22 Kasım 2014 Cumartesi

son 2 yılın özeti

Diyebilirim ki 2 senedir yaptığımız işlerde belli bir noktaya geldik. Yaşattığımız ve çoğaltabildiğimiz balarısı kolonilerimiz bize umut veriyor. Bunun yanında son 2 yıldır en çok arıcılık faaliyetine odaklanmamıza rağmen ekim,dikim,toprağı doğal yollarla iyileştirme ve su tutma çalışmalarında da ufak ufak ilerleme kaydettik. Birçok şeyi bir arada yavaşça yürütebildik. Aslına bakılırsa zaten bahsettiğimiz şeylerin hepsi birbiri ile ilintili.

Örneğin yağmur suyu göletimiz kış yağışlarını tutarak arıların,temmuz ayı başına kadar su içmesini sağlıyor. Aynı zamanda havuzun hemen altındaki ceviz ve üzümleri de tabandan suluyor ve sulanmadan yaşamalarını sağlıyor. Su tuttuğunuz alan, mikroiklimi ve ekolojisi de 2 yıl içinde değişmeye başladı. Yağmur suyu göleti içinde kendiliğinden söğütlerin yeşermesi,kurbağaların gölette yaşamaya başlaması ve çevresindeki meşelerin daha iyi gelişmesini buna örnek gösterebiliriz. Bu sene gölet dibindeki toğrağı kürekleyerek hemen altındaki üzümlerin dibine atarak hem göleti genişletmiş olduk hem de azot bakımından zengin,suyu iyice emmiş toprakla üzümleri desteklemiş olduk.

Resimde de görülebileceği gibi kepçenin açtığı kısım yani göletin üst kesiti tamamen beyaz kil.Bu sayede gölet çok iyi su tutuyor. Son 2 yıldır arazinin toprak yapısını da iyice öğrendik. Tarım toprağı çok az, yıllarca hayvan otlatıldığı için yıpranmış ve sertleşmişti.
Arazinin bir bölümünü kapattıktan sonra hazırladığımız taştan yataklarda mevsimlik sebze yetiştirmeyi denedik, taş yataklar ve iyice malçlama (hala yeterli değil,daha çok malçlamalıydık) yardımı ile belli bir verim elde etmeyi başardık.
            

Geçtiğimiz ay bu yataklardan 3 tane daha yaptık ve üretimi de kademeli olarak arttırmayı planlıyoruz. Bu yatakların içine sonbaharda burçak,fiğ ekerek hem toprağı çıplak bırakmayarak korumuş oluyor hem de bu bitkilerin özelliği olan azot tutma yoluyla bir miktar beslemiş oluyoruz. Burçakların çiçeklendikten sonra meyve oluşmadan biçilip olduğu yere bırakılması gerekiyor.

Bu yazın başında komşu olduğumuz Tahtacıörencik'in çalışkan çiftçisi Oğuz arkadaşımız dereden motoru ile su çekti. Serasını ve tarlasını sularken de sağolsun bizi ihmal etmedi. Aldığımız 10 tonluk su tankından damla sulama ile minimum su kullanarak diktiğimiz meyve ağaçlarımızı ve sebzelerimizi sulayabildik.Kendisi de yaz boyu serasında ve açık tarlalarında yetiştirdiği  ürünlerini Ayrancı pazarına götürdü. Tam olarak beklentilerini karşılamamış olsa da fena bir sezon geçirmiş değil. Öğrendiğim birşey var ki çiftçilik zor zanaat. Asla öngöremediğiniz birçok faktör-su,iklim,tür seçimi,verim,maliyet vs.- altında ezilmek işten bile değil.   

Meyve ağaçlarından bahsedecek olursak:İyice derin çukurlar açmak ve iyi malçlama ile geçen sene diktiğimiz meyve ağaçları iyi gelişti. Fazla killi toprak kuruyunca aşırı sertleşiyor ve bitki köklerini sıkarak hava almalarını imkansız hale getiriyor. Bu yüzden çukurları iyice kazarak en alta bol organik madde, humus eklemek lazım. Biz arazimizde organik maddesi bol olan toprağı karaçalı ve meşe diplerinden elde ediyoruz. ***Özellikle karaçalı dibinde çok güzel toprak oluşturuyor. Bu bildiğiniz çiçek toprağı diye satılan torflar kadar kaliteli bir toprak.

Tohumdan yetiştirdiğimiz badem, köyden temin ettiğimiz yerel ceviz,ayaş dutuna benzeyen buraların yerel iri akdutu, kalecikten gelen üzüm fidanları, Aoç fidanlığından aldığımız sertifikalı elma,armut,kiraz,kayısı gibi türler henüz meyve alabilecek düzeye gelmeseler de araziye,iklime adapte oldular diyebiliriz.
 

2 senedir çok yoğun bir uğraş sonucu arazimizin yaklaşık 2 dönümlük kısmını taş duvar ile kapattık. Böylece artık sığır,koyun,keçi sürüleri arazimize girip ağaçlarımızı ve bitkilerimizi yiyemiyor. Bunun yanısıra duvarın rüzgar koruyucu ve gölgeleme etkisinden de faydalanma imkanımız oldu. Arazimiz batıya baktığı için bitkilerimizin yaz güneşi ile başları dertte. Özellikle ağaçları, yaz aylarında güneşin öldürücü etkisinden mutlaka korumak,biraz gölgelendirmek gerekiyor.


Şimdiye kadar doğal gübre bile kullanmamıştık. Buna karşı olduğumuzdan değil, edinme imkanımız olmadığından.Geçenlerde komşu belde Uruş'tan bir dostumuzun ağılını temizlemek suretiyle bir miktar yanmış koyun gübresi getirttik, hem onun ağılını da temizlemiş olduk. Oldukça yorucu bir işti ancak değdi. Hem Oğuz'un serasına hem de bizim ağaç ve sebze yataklarımıza yetecek kadar yanmış koyun gübresi(burada kemre diyorlar) geldi. Kemre kalıpları sobada yakacak olarak da kullanılıyor, odun kıtlığı olan yerler için iyi çok iyi bir alternatif.
Ağıldan kareler:





Bu sonbaharda yine araziyi ağaçlandırma faaliyetlerine devam ediyoruz. 2 adet karayemiş diktik, karadeniz iklimine uygun olan bu tür iklime adapte olacakmı göreceğiz. Bulunduğumuz bölge karadeniz-içanadolu iklimi geçiş bölgesi olmasına güvenip karadenize ait bitkileri de deniyoruz. Zaten fındık gibi türler burada doğal olarak yetişiyor.





Bu arada fidan yapma ve çelikleme faaliyetlerimiz de sürüyor. Yerel ahlat,alıç ve böğürtlen gibi türleri çelikleme yöntemi ile çoğaltmaya çalışıyor. Ağırlıklı olarak yerel ve dayanıklı türler üzerinden gitmekte fayda var.Yine Aoç'nin sertifikalı fidanlarından alınmak kaydıyla meyve ağacı sayısı en az 50'ye çıkarma düşüncesindeyiz. Meyve ağaçlarının dışında arılara nektar sağlayacak ağaçların da gölgelerinden faydanalanma amaçlı dikilmesi de iki yönlü fayda sağlayacaktır. Bunun için hızlı gelişen,dayanıklı ve önemli bir nektar kaynağı olan yalancı akasya en uygun tür diyebilirim.

Açıkçası her zaman için en doğal ve en ekonomik yolu seçmek bizim için bir zorunluluktu. Zorunluluk olmayan durumda bile en iyi yol, eldeki malzemeyi,eldeki imkanları kullanmaktır.
Bu felsefenin zaman kaybettirdiği yanılgısına düşülmemelidir.Faaliyetlerin birkaç yıl gibi bir zamana yayılması, olayları,süreçleri ve ilişkileri daha iyi kavramamızı sağlar.

14 Kasım 2014 Cuma

Yaşlı meşe ağacı içindeki balarısı kolonisi

Arıcılık,doğa ile hala çok güçlü bağları olan bir faaliyettir. Endüstriyel yöntemlerden bahsediyoruz, anaarıların kafesler içinde suni olarak çiftleştirildiğinden,gezginci arıcılığın ırkları melezleştirdiğinden, yanlış ve zamansız besleme yöntemleri ile arıların doğal davranışlarının ve zorluklara karşı direnme güçlerinin azalmasından ...

Ancak geçen gün tanık olduğum olay,halen arıcılığın doğal yaşam ile bağlarının ne denli güçlü olduğunu gösteriyor bize. Civar köyden bir dostumuzun bildirmesi ile arazimizden biraz uzaklta, yaşlı bir meşe ağacı içinde bir balarısı kolonisinin yaşadığını keşfettik. Tabiki bunu korumaya karar verdik.Sırf içindeki birkaç kilo balı almak için bu ağaca ve bu arı kolonisine kıymak isteyenlere karşı yerini gizli tutmakta fayda var. Bu ağaç kovuğunda yaşayan koloni, balarılarının doğal yaşamlarını gözlemleyebilmemiz için eşsiz bir fırsat sunuyor bizlere.

Resimde görünen meşe ağacı ,yaşlı ve gövdesi geniş.içinde çürümeden ya da ağaç kurtlarından dolayı büyük bir boş alan oluşmuş. Resimlerde net olarak görünmüyor ancak üzerindeki delikten bakıldığında içeride arının ördüğü petekler görülebiliyor.Ayrıca kapı nöbetçisi olan arıları da görmek mümkün. Deliklerin bazılarını ise arılar propolis ile kapatmış ve ancak bir tek arının geçebileceği büyüklükte delik bırakmışlar.





Bu durum bize yaşlı ağaçların ekosistem üzerindeki önemli etkisini gösteriyor. Doğada balarılarının yaşamlarını sürdürebilmeleri için bu tip, yaşlı ve içi çürümüş ağaçlara ihtiyaçları var. Bu tip ağaçları bulmak kolay değil, belli bir yaşa gelmeden odunları için kesiliyorlar. Belki de bu sene bizim arılığımıza gelen oğullardan biri bu yaşlı meşe içinden çıkmış olabilir ya da tam tersi bizim kovanlarımızdan çıkıp yaşlı meşe içine yuvalanmış olabilirler.Ya da başka bir yerden gelmiş yabani balarıları olabilirler.Balarısı kolonileri iklim koşulları müsait ise senede en az bir kez koloniyi ikiye bölerek oğul verirler.Çıkan oğul kendine yeni yuva arar,eğer bizim gibi şanslı arıcıların arılığına gelirlerse hemen yuva sahibi yapılırlar. Bir arıcı ile karşılaşmadı ise, ağaç kovuğu,taş oyukları, apartman ya da çatı aralıkları gibi yerlere de yuva yapabilirler.

 Balarılarının doğada yaygın olarak bulunmasının genel olarak ekosisteme ve insan yaşamına da dolaylı yoldan sayısız faydası var. Arıcılığı doğadan koparıp standardize etmeye, verimi arttırmak için bu süperorganizmaların doğal yaşamını bozmaya kalkıştığımızda bizi büyük bir felaket bekliyor da olabilir. İhtiyacında fazla aşırı ve yanlış besleme,genetiği ile oynama, fazla verim için kimyasal,vitamin,hormon vs. takviyesi gibi aşırı sömürüye dayalı işlemler uzun vadede tüm yaşama olumsuz etkilerde bulunacaktır.

Doğal ve yabani koloniler sayesinde, arıların doğal yuva seçimlerini neye göre yaptıklarını, bu ağaç kovuklarında nasıl beslendiklerini,kışı nasıl geçirdiklerini gözlemleyerek onlara daha uygun koşullar sağlayarak daha doğal ve sürdürülebilir arıcılık yapabiliriz.. Tabi ki bu her iklime ve coğrafyaya göre değişiklik gösterebilir.

Sonuç olarak arılığımızın yakınlarında, yaşlı bir meşe içinde yaşayan doğal oğul, sürdürülebilir arıcılık yapmak isteyen bir arıcı için son derece değerlidir. Korumak ve kollamak gerekir. Mesele, sadece bir ağaçtır ama bir ağaç asla sadece bir ağaç demek değildir. Bir ağaç demek yaşam demektir, gelecek demektir. İnsan, yaşamayı sever ve biraz da gelecek yaşamlar için yaşar.