8 Ekim 2013 Salı

Sonbahar bakımı ve varroa mücadelesi

Sonbahar geldiğinde, yaptığımız kontrollerde "varroa" zararlısının arılara büyük zarar verdiğini gördük.Birçok kolonimizi bu yüzden kaybettik.Acemi olmasak daha önceden durumu farkedip etkin bir mücadeleye daha erken başlayabilirdik. Varroayı arıların üzerinde görebildiğimizde istilanın büyük boyutta olduğunu bilmiyorduk. Biraz acı bir tecrübe oldu.Varroanın verdiği zararın soğuktan kaynaklandığını zannederek epey zaman kaybettik.

Varroa'dan biraz bahsetmek gerekirse,Avusturalya dışında dünyanın her yerinde görülen, balarılarının başına ciddi şekilde bela olan,hızla üreyen ve sonunda kolonilerin sönmesine sebep olan bir tür parazit. Arı üzerine çok dikkatli bakıldığından görülebiliyor,petek gözlerine girerek larva aşamasında arıların besinlerini tüketiyor ve gelişimini engelliyor.

Varroa mücadelesinde çok çeşitli yöntemler mevcut biyolojik yöntemlerin yanısıra,organik ve organik olmayan yöntemler de mevcut. Biz Organik sertifikalı ilaçlardan timol (kekik yağı) etken maddeli "Thymoset" adlı ürünü tercih ettik. Diğer organik asitlerin formik,laktik ve oksalik asit de tercih edilebilirdi ancak kullanımı en kolay olanı thymoset tablet idi. Bir de formik asitin jel formülü var,kullanımları birbirine çok yakın. Her ikisi de çerçevelerin üstüne konarak 15-20 gün boyunca buharlaşma yoluyla varroayı öldürmesi bekleniyor. Varroaya karşı kullanılan organik asitler, varroa üzerinde ölümcül etki yapıyor. Varroa yavru gözüne girip arılar da gözü kapattığı zaman uyguladığınız yöntem varroaya zarar vermiyor, bu yüzden bu tabletlerin 15-20 gün kovanda kalması önemli.

Ruhsatında bal hasadı zamanı bile kullanılabileceği ve balda kalıntı bırakmadığı yazıyor ancak yine de bal hasadından önce kullanmamak daha iyi olabilir.

Varroa mücadelesinde organik olmayan ilaçlar da kullanılıyor ancak bunların balda kalıntı süreleri var.Bu tip ilaçların kullanımı balda kalıntı bıraktığı için insan sağlığına zararlı olabilir. Mümkün olduğunca organik yöntemleri kullanmakta fayda var. Maliyet açısından da çok ciddi bir fark yok örneğin thymoset tabletin kovan başına maliyeti 2.5TL civarında. Tabi 200'ün üzerinde kovanı olanlar için bu maliyet görece biraz fazla olabilir ancak daha doğal ve sağlıklı bal üretmek için değer.

Ekim ayına girdiğimizde havalar aniden soğudu, bu yüzden kovanların ısı izolasyonunun da önemi arttı. İçimize pek sinmemesine rağmen kovan kapaklarının altlarına strafor yerleştirdik. Arılar, straforun kokusundan rahatsız olmasın diye bir çuval bezine sararak yerleştirdik. Zaten arılar eğer çuval bezine sarmadan koyarsanız straforu ısırıp kopararak parça parça kovandan dışarı atıyor.

Sonbahar bakımında ve aslında her zaman,en önemli mesele ise arıları sıkıştırmak, maalesef sıkıştırmanın önemini çok geç anladık.Bir çerçevede arı çok yoğun olarak bulunmalı, boş çerçeveler ve az ballı olanlar alınıp arıların sıkışık,boşluksuz,az sayıda çerçevede çalışmaları ve böylece ısıyı muhafaza edip daha az enerji harcamaları sağlanmalı.Çerçevelerin bittiği yerler de bölme tahtası veya strafor ile boşluk kalmayacak şekilde iyice kapatılmalı.

Bir örnek olması açısından yukarıdaki resimde,çerçevedeki arı sayısının iki katından fazla olmalı,yani neredeyse çerçeve arıdan hiç görünmemeli. Tabi bunu başarabilmek kolay değil. Bal,polen ve yavru-yumurta dolu çıtaları alamayabiliyorsunuz,ne kadar çerçeve bıraktığınızda ne kadar sıkışacağını tahmin edebilmek acemi bir arıcı için kolay değil.

Sıkıştırdıktan sonra aldığınız çerçevelerdeki balı alıp süzerek şeker pancarından öğütüp elde ettiğiniz pudra şekerini bal ile karıştırıp yoğun bir kıvama getirip poşetleyerek çerçevelerin üzerine koyuyorsunuz.Buna arıcılar "kek" adını vermiş.Havalar soğuduğunda sıvı şeker-su karışımı ile arılara besleme yapamıyorsunuz çünkü arılar soğukta sıvı karışımı çekemiyor.

Kısacası sonbahar bakımı arıları uygun sayıda çerçevelerde sıkışık tutup kışı üşümeden geçirebilmelerini sağlamak,aldığınız fazla çerçevelerdeki kek haline getirip arıya geri vermek, varroa mücadelesini yapmak ve hava müsait olduğunda yavru,yumurta ve ana kontrolü yapmak olarak özetlenebilir.

Tahtacıörencik köylüleri,HES (Hidroelektrik santral) projesi istemiyor!

 Süveri (Süvarı) Çayı'nın önemi:


Süveri (Süvari) Çayı, Ankara'nın kuzeybatısında,Güdül-Beypazarı ilçeleri sınırında kalan Tahtacıörencik Köyü,Uruş Beldesi,Dereli ve Doğançalı Köyü arazilerinden geçen Ankara'nın en temiz derelerinden biridir. Köylüler uzun yıllardır dere kenarındaki tarlalarda çeltik (pirinç), fasülye,domates gibi ürünler yetiştirmiş,büyük ve küçükbaş hayvanlarını otlatmıştır. 80'li yıllardan sonra köylerden kentlere yaşanan büyük göçler sonrasında köy nüfusunun azalması sonucu  tarım ve hayvancılık faaliyetleri azalmış ancak son birkaç yılda, emekli olan veya kentlerde aradığını bulamayan insanların geri dönüşü ile eskisi kadar olmasa bile tekrar tarımsal faaliyetler hız kazanmıştır.Bir anlamda kentlerde başlayan ekoloji-çevre hareketi bu bölgeyi de etkilemiştir. Tarım ve hayvancılık faaliyetleri, doğal yapıyı bozmadan,kirletmeden,dışsal kaynaklara gereksinim duymadan yapılabilmektedir.Civar köylerde arıcılık faaliyetleri de yapılmakta,Ankara'da yazların kurak geçmesi sebebiyle çay, yaz mevsiminde de bitki çeşitliliği barındırması açısından arılar için çok önemli bir besin kaynağı görevi görmektedir.

Süveri çayı çevresi tarımsal üretimin yanısıra biyolojik çeşitlilik açısından da çok önemli bir yere sahiptir. Çok çeşitli bitki ve hayvan çeşitlerine ev sahipliği yapan alanda son yıllarda Ankaralıların ziyaretlerinde doğa yürüyüşleri,piknikler,doğal tarım etkinlikleri,kuş gözlemleri,kamping gibi faaliyetler de  yapılmaktadır.
 
Tahtacıörencik köylülerinin dayanışmak içinde kurmuş olduğu Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifi (TADYA) http://tahtaciorencik.wordpress.com/ ilk kez bu yıl kaymakamlığın desteği ile organik tarıma geçmiş,10 dönümden daha büyük bir alanda domates, biber, patlıcan gibi mevsimlik sebzeler üretmiş ve bu ürünleri Ayrancı organik pazarında Ankaralılara ulaştırmıştır. Bunun yanında Ankaralıların doğal ürünlere aracısız bir şekilde ulaşabilmek için kurmuş olduğu DBB grubu sayesinde küçük üreticilerin doğrudan tüketicilere ulaşması sağlanmış,doğrudan iletişim kurulabilmesi sağlanmış,dayanışmda da artmıştır.Bu bağlamda özellikle bahar ve yaz aylarında birçok Ankaralı bu güzel doğal alanları,köyleri ziyaret etmiştir.

Hes projesi ile bölgenin doğal ve kültürel yapısı yok edilmek isteniyor...
Süveri çayı,yapılmak istenen Hidroelektrik projesi ile kirletilip,borulara hapsedilerek çevresindeki doğal yapının tahrip edilmesi, yukarıda anlatılan tüm bu güzel gelişmelerin önünü tıkar nitelikte.



Yaklaşık iki sene önce bölge halkına danışılmadan alınan bir karar ile Süveri Çayı üzerine 2.4 megavatlık bir Hidroelektrik santral kurulması planlanmıştı. Olayın köylüler tarafından duyulması ardından köylüler büyük bir tepki göstermiş ve  yürütmenin durdurulması için dava açılmış ve köylüler davayı kazanmış ve mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı vermiştir. Kararın sebebi santral projesinin ÇED'den (çevre etki değerlendirme) muaf tutulmasıdır. Bu karara rağmen Hes inşaatı ve işletmesi ihalesini alan şirket vazgeçmiyor ve çeşitli yollara başvurarak sırf kendi maddi çıkarları için doğal yapıyı ve yaşamsal kaynakları talan edecek bu projeyi hayata geçirmekte israr ediyor. Köylülerin büyük çabası ve direnişi sonucu Hes yapımını üstlenen şirkete geçit verilmemiş, hukuksuz inşaata başlaması engellenmiştir.

Yapılmak istenen HES projesi neden istenmiyor?
* Devlet ile özel şirket arasından imzalanan anlaşmaya göre: Suyun kullanım hakkı 45 yıllığına özel bir şirkete verilmiş olacak,yöre halkının çayın suyundan faydalanması şirketin insiyatifine bırakılacaktır.
* Geçimini tarım ve hayvancılıktan kazanan bölge insanı için çay, büyük önem taşıyor. Eğer proje gerçekleşirse çayın suyu borulara hapsedilecek, çevresi çit ile kapanacak ve halkın dereye erişimi engellenecektir.
* İnşaat sebebiyle dere kenarındaki tarlalar tamamen yok olacak, birkaç senedir artan tarımsal faaliyetlerle geçimini sağlayan aileler büyük zarar görecektir. Suyun kullanım hakkının şirkete geçmesi dolayısıyla artık tarlaları çayın suyu ile sulamak mümkün olmayacaktır.
* Bölgede yaşayan bitki ve hayvan türleri çok büyük zarar görecektir.Çayda yaşayan balıklar,nesli tehlike altındaki tatlısu kaplumbağaları,yengeçleri yok olacaktır. Yaban hayatı, projenin yarattığı kirlilik ve yıkımdan nasibini alacaktır.

Süveri Çayı sadece yöre insan değil tüm Ankaralılar için önemlidir.
Tarımsal ürünlerin kalitesi ve doğallığının yanı sıra, Ankara gibi büyük bir şehirin gıda ihtiyacının daha yakın mesafelerden karşılanması uzun vadede Türkiye'nin petrolde dışa bağımlılığı göz önüne alındığında oldukça önemlidir.Ülkemizde tarımsal üretim gitgide doğallıktan uzak,dışsal kaynaklara bağımlı ve sürdürülebilir olmayan yöntemlerle yapılırken Tahtacıörencik Doğal Yaşam Kolektifinin sürdürmekte olduğu faaliyet oldukça önemlidir. İleride raylı sistemin, güneş ve rüzgar enerjisinin de daha etkin kullanımı ile büyük şehirlerin gıda ihtiyacı hem de daha ucuz hem de daha kaliteli ürünler ile karşılanabilir.

Su kaynaklarının bu kadar önemli olduğu bir çağda, kuraklıkların yaşandığı dönemlerde temiz bir çayın kenarında yapılan tarım alanı yok edilmemeli aksine korunmalıdır.