19 Ocak 2014 Pazar

Şiddetli kuraklık içinde kış gözlemleri ve arıların kışlatılması

Tahtacıörencik yöresinden bahsedecek olursak Ekim ayından bu yana gözlemlediğimiz kadarıyla kurak ve dengesiz bir kış sezonu yaşadığımızı söyleyebiliriz. Devlet Meteoroloji İstasyonu verilerine bakacak olursak http://www.mgm.gov.tr/veridegerlendirme/kuraklik-analizi.aspx#sfU gözlemlerimizde yanılmadığımızı görüyoruz. Verilere göre bulunduğumuz bölge için (Tahtacıörencik köyü,Bolu ile Ankara sınırına çok yakın) son 3 aylık dönemde şiddetli kuraklık, son 24 aylık verilere göre ise orta derece kuraklık yaşandığı bildirilmiş. Kuralık köyden şehire tüm insanların hayatını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Su kaynakları azalıyor,dereler kuruyor,bitkiler yeterince gelişemiyor,hayvanlar yiyecek bulmakta sıkıntı yaşıyor...

En son aralık ayının başında birkaç gün kar yağdı ancak bundan sonra hiç yağış olmadı, geçen sene bu zamanlarda yağmur suyu göletimiz tamamen dolmuştu ancak bu sene içinde tek bir damla su yok, sıcaklık mevsim normalleri üzerinde seyretmesine rağmen, anlık aşırı kuru soğuklar yaşanabiliyor.

Maalesef kapitalist sistem yeryüzündeki tüm yaşamsal kaynakları acımasızca sömürüyor. Bu kadar ciddi kuraklık yaşandığı bir dönemde yetkili ağızlardan herhangi bir önlem alınacağı mesajını alamıyoruz. Tek yapılan gerçekleri inkar etmek ve büyük kitleleri herhangi bir sorun olmadığına inandırmak. Ancak tüm dünya kamuoyunun önemli bir kısmı birlikte güçlü bir şekilde harekete geçer ise kısa vadede yeryüzü kaynaklarının aşırı sömürülmesine engel olabiliriz.

Mevcut durumu kabul edip,tespitte bulunmak ve duruma uygun çözümler aramak lazım. Geçen sene fazlaca plansız ve acele giriştiğimiz yağmur suyu toplama göletinin isabetli bir karar olduğunu anladık,temmuz başına kadar sadece kış yağışlarından topladığımız açık bir mini gölet oluşturmuştuk.Kuraklığın yaşandığı dönemlerde daha fazla yağmur suyu göleti ile su tüketimi azaltılabilir, belki de bir süre sonra doğa herkesi bunu yapmaya mecbur bırakacak, permakültürde bahsedilen su hasadı tekniklerinin ne kadar önemli olduğunu birkez daha gördük. Tabi imkanı olanlar detaylı bir planlama ile daha iyi sonuçlar elde edebilirler.



Biraz da arılardan bahsedecek olursak geç sonbaharda havaların yine kurak gitmesi sebebiyle hava genelde yağışsız ve güneşli idi. Bir şekilde havanın bu durumu sarı arı (eşek arısı da deniyor) nüfusunun aşırı artmasına ve balarılarının kovanlarını yağmalamalarına sebep oldu, iç anadolu için birçok arıcı ile konuştum hepsi de sarı arıların zararından muzdarip idi.

Sarı arılar özellikle yaz sonunda doğada besinleri azaldığı için bal arılarının kovanlarına saldırırlar, ancak yaz sonu hava kapalı,yağışlı olduğu günler uçamadıkları için zararları daha az olurdu, bu sene sonbaharda hava normale göre sıcak ve açık olduğundan balarılarına daha çok saldırdılar. Kovanın içine giren sarı arılar, bal ve arı larvalarını yağmalarlar,doğada nektar olmadığından zaten zor günler geçiren bal arıları için bu felaket olur.Bu saldırılar kasıma kadar devam etti.

Sonuç olarak baharda 17 kovan ile başlamıştık, şimdi ancak 3 tane kovan hayatta kalmayı başarabildi. Bu kalan 3 kovan bir şekilde sarı arılarla baş edebilmeyi başardı. Balarıları için başka bir felaket ise varroa zararlısıdır, bundan önceki yazılarımızda bahsetmiştik.

Ocak ortasında sıcak ve güneşli bir günü yakalayan arılar derhal fırsatı değerlendirdi ve kovandan dışarı akın etti. Bol bol su ve polen taşıdılar. Muhtemelen bu polenlerin kaynağı da resimde görülen çiğdemler...


Eğer başarabilirsek,bu kalan 3 kovanımıza kışı atlatıp işaretleyerek çoğaltmak istiyoruz. Çünkü bulunduğumuz bölgenin koşullarına dayanabilen nesiller yetiştirmek istiyoruz.Bu bizim için çok önemli.

Warre ve perone gibi alternatik karakovanlara koyacağımız oğulları ve alacağımız sonuçları da heyecanla bekliyoruz.


4 yorum:

Adsız dedi ki...

Çiğdemlerin bu tarihte açması doğal mı?Yoksa erken bir tarih mi?
Polen gelmesi iyi de eğer yavruya geçtilerse ve ani soğuklar gelirse kovanlar için felaket olabilir...
Sonuçta kalan 3 kovanın en dayanıklı kovan olduğu anlaşılıyor ancak henüz erken mart-nisan ayları önemli...

Hakan

cemal dedi ki...

merhaba hakan, çiğdemin bu zamanda çıkması normal değil, zaten sıcaklık da normallerin üzerinde bahsetmiş olduğum gibi.
yavruya geçmez iseler zaten koloni söner, aşırı fazla nektar gelmeyeceği için çok fazla yumurta atacağını zannetmem, haklısın mart ayı kritik, nisanda ise nektar oluyor ve hava yumuşuyor, kritik ay mart. umarım hayatta kalırlar ilgin için teşekkürler

sailorcaptain dedi ki...

Hakan bey, bloğunuzu ilgi ile takip ediyorum. Arılarınıza sonbaharda organik asitlerle varoa mücadelesi yapmanız koloni kaybınızın onune geçebilir. Birde nosema cerena için nosembee adlı organik yem katkısı var guzun uygularsanız arınız bahara daha güçlü çıkabilir. Organik asit olarak da formiset adlı formik asit şeritlerini kendim kullandım ancak maske ve gozlukle kullanmanız şart. Benim arıcılıkta bu yıl dorduncu yılım. Başarılar dilerim

cemal dedi ki...

Merhaba Sentinus,
Ben Cemal. Zaten söylediğiniz organik asitleri,thymol gibi etken maddelerle varroa mücadelesi yapıyoruz. Kek konusuna gelince stokları çok iyi kolonilerde kek vermeye gerek olmuyor zaten. Ancak bahar başında hem kek hem de şekerli su çok fazla tüketiyorlar. Yavruya geçiş zamanı olduğu için. Benim de arıcılıkta 4ncü yılım. Size de başarılar,selamlar