11 Nisan 2011 Pazartesi

Süverikaşı ve Tahtacıörencik'te: Mart ile Nisan başı arası

Mart ayı gelişmeleri

Şubat sonunda güç bela çatının büyük bir kısmını kapatarak ortadaki boşluktan yağmur girmemesi için naylonla kapatmıştık. 6 Mart Pazar günü Ülkü, Mehmet, Tolga ve Murat çatıyı kapatmak, izolasyonu tamamlamak için yine Süverikaşı'ndalardı.  Çatı havalandırması macunlandı ve yat verniği ile kaplandı. Böylece kulübemiz de tamamlanmış oldu. Hemen sonraki hafta da yoğun kar yağışı başladı ve tabi hiçbirimiz araziye gidemedik.













18 mart Cuma günü ben (Cemal) 2 gece kalmak üzere kulübemize gittim. Yalnız olmama rağmen iyi vakit geçirdim denilebilir. Kulübe izolasyonu da iyiydi çok fazla üşümedim. Küçük de olsa bir kapalı alanın ne kadar önemli olduğunu farkettim. Çok fazla yağmur yağdı tavandaki kontrplakların nemlenmesi dışında içeri hiç su sızmadı. Kaldığım ilk akşam kulübenin biraz ilerisinde kurt görmem de günün süprizi oldu. Kurt, beni görür görmez kaçtı, tabi ben de onu görünce kaçtım :)

Pazar gününe kadar meşelerin budanması ve karaçalılar ile diktiğimiz ağaçların korunma işleri ile ilgilendim. Her kim  bizi ziyaret etti ise karaçalılar ile yaptığımız korumayı pek beğenmediler. Keçilerin ve sığırların bu dikenden kaleleri kolayca yıkabileceğini söylediler. Bazıları ise çok yoğun karaçalı öbeklerine yakın olması sebebiyle neredeyse ölümsüz sayılabilir. Yazın sonunda ağaçlarımızın ne durumda olduğunu göreceğiz. Biz her ihtimale karşı ağaçlandırdığımız bölge, kulübe ve bostan dahil dikensiz tel ile çevirmeyi düşünüyoruz. Oranın yerlileri hayvanlarını iyi tanıyorlar, özellikle karakeçilerin 2 metre zıplayabileceğini iddia ediyorlar, karşı köyün çoban “bizim buralarda keçilere şeytan derler, onlardan herşey beklenir” diyerek keçileri efsaneleştirdi. Keçilerin bitki ve ağaçlara ciddi zararlar verdiklerini dünyanın birçok yerinde ekolojik sorunlara yer açtığını duymuştum ama bu kadarını da asla tahmin etmezdim. En çok enerjimizi harcayacağımız işlerden biri de ağaç ve bitkilerimizi bu yetenekli hayvanlardan  korumak olacak sanırım. Aşağıdaki resimde, Nilüferin kucağındaki oğlaklar çobanın dediğine göre birkaç saat önce doğmuş.










 




20 Mart Pazar günü Ceyhan, Tolga, Ülkü ve Nilüfer geldiler. Ancak gelirken arabanın bir taşın üstünden geçerken benzin deposunun yarılması bizi biraz üzdü. Neyse ki muhtarımızın oğlu İbrahim imdadımıza yetişti arabanın kaldığı yerden onları aldı. Böylece Pazar günkü planlarımız da aksadı tabi ki. Ama bu Ceyhan'ı yıldırmadı ve Pazar gecesi köyde kalma planını iptal etmedi. O gece Tahtacıörencik, Dereli ve Doğançalı köylerinde, Süvari Çayı üzerinde yapılması planlanan Hidroelektrik Santral’in (HES) bölgenin doğası ve yerel halkın su ve geçim kaynakları üzerinde yaratacağı tahribat üzerine bilgilendirme yaptı. Akşam geç saatte de Tahtacıörencik köy kahvesinde “Anadolu'nun İsyanı” belgeseli izlendi. Santralle ilgili yerel halkın hiç bilgilendirilmemesi ve köylünün deyimiyle “her kafadan bir ses çıkması” onları bir hayli tedirgin etmiş. Köyün muhtarı DSİ'ye ve diğe ilgili kurumlara dilekçe verdi. Gelecekte doğal güzelliklerle dolu bu yörenin ve insanların geçim kaynaklarının korunması için elimizden geleni yapacağız. Aşağıda baraj ve santral yapımının planlandığı dereden bir fotoğraf görebilirsiniz.
























Ekibin bir kısmı araba tamiri ile uğraştığı için bostanda çalışmak için pek zamanımız ve enerjimiz kalmamıştı. Biz de burçak, fiğ, bakla, acıbakla tohumlarını tüm bostana serptik. Az miktarda maydanoz, tere, aynısafha tohumlarını da toprakla buluşturduk. Şansımız vardı ki biz gitmeden şiddetli bir yağmur başladı. Böylece gömülmeyen tohumlarımızın çimlenme şansı da artmış oldu. Köyün sebzecilerinden Necati Bey bizden fide yapıp çoğaltmak üzere yerel domates tohumlarından istedi. Biz de Yeşilöz'den geçen senelerde temin edip çoğalttığımız küpe domates ve Güneşköy'den temin ettiğimiz birkaç tür domates tohumunu verdik. Bu Bu belki Tahtacıörencik'te yerel tohumların yeniden canlanması için önemli bir gelişme olabilir. Yakın zamanda bize fide üretip verecek, belki arazimizdeki su sorununu halledebilirsek çok güzel domates tohumları yetiştirebiliriz.

Akşamı dönüşte köye uğrayıp yumurta ve süt aldık.  Tahtacıörencik köyünün yumurta ve süt ürünleri çok doğal ve lezzetli oluyor. Hayvanlar serbest geziniyorlar ve doğal yemlerle besleniyolar.
Özellikle köy yumurtasını genelde kendi ihtiyaçları için ürettiklerinden bazan bulması zor olabiliyor ama en azından birkaç koli çıkartabiliyorlar. Süt ve süt ürünleri için ise önceden aradığımızda temin edebiliyoruz. 

1 Nisan 2011

1 Nisan arazi ziyaretimizde artık Tahtacıörencik'e geç de olsa baharın geldiğini fark ettik. Diktiğimiz ağaçlar tomurcuklanmış, ufak tefek yeşillenmeler başlamıştı. Bu sefer arazi ziyaretimizi kısa tuttuk çünkü Doğal Besin Bilinçli Beslenme grubuna doğal besi eti, yumurta, süt ve tereyağı tedarik etmek gibi bir görevimiz vardı. Yine de küçük bir kontrol yapmamıza yetecek zaman vardı.

20 mart pazar günü serptiğimiz tohumlar yavaş yavaş çimlenmeye başlamıştı. Kendini ilk gösteren baklalar olmuştu:















Bunun dışında sonbaharda ektiğimiz burçak ve peygamber arpaları gelişmeye devam ediyor. Her ne kadar çok karışık ve düzensiz bir ekim yapmış olsak da bu ilk sefer olduğu için çok da problem değil. Önemli olan  burçak, arpa ve baklagillerin toprağı zenginleştirme özelliğinden yararlanmak.

İşte burçak ve arpaların son durumu:

 
 













Bir başka güzel gelişme ise geçen sonbahar ektiğimiz akçağaç tohumlarının çimlenmesi oldu. Önümüzdeki senelerde tohumdan ağaç yetiştirme ile daha hızlı ve etkin ağaçlandırma yapabiliriz.

 













Fidan olarak dikmenin avantajlarından biri gövdesi sağlam  1-2 yaşında ağaçlar dikme olanağı sağlaması, fakat çukur açma,dikme işleri ciddi zaman alıyor.  Tohumdan yetiştirmede ise daha sağlıklı ve daha az işgücü gerektiriyor. Bir de Panos'un doğal tarım semineri notlarından okuduğum kadarıyla ağaçlar tohumdan yetiştiğinde bulundukları çevreye daha kolay adapte oluyor ve daha sağlıklı oluyorlar.  Aradaki farkı gözlerimizle görmek için sanırım 5-10 sene beklemek durumundayız :)

Yeri gelmişken "mancar"lardan da bahsetmeden edemeyeceğim. Mancar (her bölgede farklı bir ota mancar denebiliyor, buradaki Arum dioscorides) bu bölgede yerel halkın oldukça sevdiği ve sık sık topladığı bitkilerden biri. Aşağıdaki resimde de belki farkedilebilir çalıların altında çok zor erişilebilir yerlerde yetişiyor. Detaylı bilgi ve resim aşağıda...















Tahtacıörencik Köyü: HES planı mı, ekolojik gelişim planı mı?

Yakın zaman önce, bütün Anadolu derelerinin üzerine kabus gibi çöken nehir tipi hidroelektrik santral (HES) projelerinden birinin de Süvari Çayı üzerinde olduğunu öğrendik. O günden beri yerel halkı bilgilendirme çalışmalarına başladık. Çayın kıyısındaki 3 köyün (Tahtacıörencik, yukarıda Doğançalı, daha yukarıda Dereli) önde gelenleriyle görüştük. Onlara ve Tahtacıörencik kahve ahalisine projeksiyonla şu kısa belgeseli izlettirdik (20 dakikanızı ayırıp izlemenizi öneririz):  http://vimeo.com/19937849

Bu konuyu ayrıca Kaymakamlık Yazı İşleri Müdürü ile, İlçe Özel İdaresi Müdürü ile ve AKP İlçe Başkanı ile de görüştük. Hazin olan o ki Süvari Çayı’nın suyunun bir şirkete satıldığı (teknik olarak, 49 yıllığına kiralandığı) konusunda bu makamların hiçbirine haber verilmemiş. Şimdi Çay kenarında zemin etüdü çalışmaları var, ama bunu kim neden yapıyor bilen yok. Biz bu noktada yerel halkla birlikte olmaya devam edeceğiz, sonuçta onlar nasıl isterse öyle olacak. Köydeki insanlar kendilerine yetecek kadar ekonomik güce kavuşurlarsa (DBB üyelerinin doğal tarım ve hayvancılık ürünlerine talip olması, ekolojik yaşam turları vb. bu noktada onlara katkı sağlayacaktır) köylerine ve doğalarına sahip çıkmaları, bunların yağmalanmasına karşı direnmeleri daha kolay olacaktır.

Bu amaçla, Tahtacıörencik Doğal Ürün Kolektifi olarak köyden doğal ürün teminini kolaylaştırmanın yollarını arıyoruz. Sonuçta bizim Tahtacıörencik köyündeki amacımız yalnızca orada bir yaşam alanı kurmak değil, bundan da önemlisi, köyün ve çevre köylerin doğal yapısının, sosyal dokusunun, geç,m kaynaklarının korunmasına katkı sağlamak. “Doğal Besin, Bilinçli Beslenme” grubunun doğal ürün siparişleri bu yönden çok önemli işlev görüyor. Bunun dışında, köydeki üretici arkadaşları ilaçsız ve suyu tutumlu kullanan tarım yöntemlerine teşvik ediyoruz. 20 Mart Pazar günü köyün sebzecilerine 5-6 çeşit yerli domates tohumu dağıttık. Artı Yaşam ile birlikte başlattığımız Çocuk ve Doğa gezilerinin önemli bir bölümünü de oraya yönlendiriyoruz: Bu da Tahtacıörencik ve çevredeki köyler için önemli bir adım. Bu ve benzeri geziler sayesinde köydeki üretici arkadaşlarla birebir tanışma ve doğrudan ürün edinme fırsatı bulacağız. (Geziler öncelikle çocuklu ailelere yönelik olsa da herkesin katılımına açık olacak; bkz. www.cocukvedoga.com).

Hiç yorum yok: