13 Kasım 2009 Cuma

GDO'lu gıdalar konusunda kaygılı mısınız? O halde, yapabileceğiniz şeyler var!

Siz de;

  • GDO'lu ürünlerin insan sağlığı üzerindeki orta ve uzun vadeli sonuçlarının öngörülmesinin olanaksız olduğunu mu düşünüyorsunuz?
  • Yapılacağı söylenen laboratuvar testlerinin uzun vadeli etkileri tespit edemeyeceğinden kuşku mu duyuyorsunuz?
  • Marketlerden alacağınız, kendinize, çocuğunuza, annenize, babanıza yedireceğiniz gıdaların, GDO içerip içermeyeceğinden emin olamayacağınızı mı, yapılması vaat edilen laboratuvar testlerinin de yanılma payı olacağını mı düşünüyorsunuz?
  • GDO'lu gıda üretiminin (diğer biyoteknolojik ürünlerin üretimi gibi) insan sağlığından çok, büyük gıda tekellerinin kârlarını ön planda tutacağından mı kuşkulusunuz?
  • GDO'lu ürünlerin büyük çoğunlukla kısır tohumlar olduğunu, bunları kullanan çiftçilerin her yıl yeniden tohum almak yoluyla tohum şirketlerine bağımlı hale geldiğini, bu süreçte yerel çeşitlerin de giderek yok olduğunu mu öğrendiniz? Bu tür süreçlerin geçtiğimiz yıllarda Hindistan'da, bir yandan onlarca pirinç çeşidinin tamamen kaybolmasına, diğer yandan çok sayıda çiftçinin intiharına sebep olduğunu mu duydunuz?
  • GDO'lu ve diğer ticari tohumların, tarımda zaten var olan büyük sermaye egemenliğini güçlendireceğini, küçük ölçekli ve zengin biyoçeşitlilik içeren geleneksel çiftçiliği yok edeceğini mi düşünüyorsunuz?
  • GDO'lu sebze ve meyvelerden doğal alanlara ve diğer tarım bitkilerine gen kaçışı olduğunu, bunun hem ekolojik denge için, hem de geleneksel sebze/meyve çeşitleri için önemli bir tehdit oluşturduğunu mu öğrendiniz?
  • Biyoteknoloji ürünü ticari tohumların, yerel şartlara uyum sağlamış doğal ebeveynlerine göre daha gürbüz olmakla birlikte daha zayıf bünyeli olduğunu, bu nedenle toprağa daha fazla müdahale gerektireceğini (böcek ve ot ilaçları, yapay gübreler, derin sürüm, vs.) mi öğrendiniz?
  • 'Şu anda sadece belirli ürünlerde var' denilen genetik müdahalenin, toplumsal tüketim alışkanlıkları ve politik irade değişmediği takdirde, 5-10 yıl sonra hemen her üründe karşımıza çıkacağından mı kaygılısınız?
  • 'Organik ürün' sektörünün büyümesinin belirli olumlu etkileri olsa da, biyoçeşitlilik, sağlıklı gıdaya erişim ve doğa-dostu tarım konularında gerçek bir çözüm getireceğinden kuşkulu musunuz?

O halde, yapabileceğiniz şeyler var!

Elbette birçok kişi zaten çok önemli şeyler yapıyor. Kimileri kendilerini ve çevrelerini bilgilendiriyor: Endüstriyel gıdaların (marketlerden edindiğimiz bitkisel ve hayvansal ürünlerin çoğu) insan sağlığına olası zararları, bunların üretiminin doğada yarattığı tahribat ve sürecin toplumsal boyutu hakkında, korkutucu ama gerçek bilgiler içeren iletileri paylaşmaya devam ediyoruz. Bir grup insan yıllardır bu konuda farkındalık oluşturmak için uğraşıyor, toplantılar, seminerler düzenliyor, politik düzlemde çalışmalar yapıyor.

Bunların hepsi gerekli, ancak yeterli değil! Gerçek değişim ancak yaşam pratiklerimizi değiştirmemizle mümkün olacaktır. Bizler endüstriyel ürünleri (artık büyük çoğunlukla 'sahte' gıdaları) satın alıp tüketmeye devam ettiğimiz sürece, korkunç bilgiler içeren iletilerimizle zihinlerimizi ve enerjimizi boşuna tüketmiş olacağız! Sahte (ve kimi zaman, zehirli) gıdaları yemeye, yedirmeye de devam edeceğiz!

Sahte gıdalara olan bağımlılığımızı belki hemen ortadan kaldıramayız, ancak bir yerden başlayabiliriz:

  • Doğal ürünlerin önünüze gelmesini beklemeyin. Bunları aktif bir şekilde arayın, bulun ve edinin. Siz talep etmedikçe, erişmek için mücadele etmedikçe kimse doğal gıdaları önünüze getirip sunmayacaktır.
  • Elinizden geldiğince kendi gıdalarınızı üretin. Bir pencere önü, bir balkon, hele de bir bahçe, küçük ölçekte de olsa ailenizin ihtiyacını karşılayacak kadar yiyecek üretmenize olanak verecektir.
  • Evde yapabileceğiniz yiyeceklerin hazırlarından mümkün olduğunca kaçının. Un, şeker, pekmez, yağ, vs. gibi temel malzemelerin mümkün olduğunca doğal ve sağlıklı olanlarını tercih edin.
  • Yerel düzeyde doğal/organik üretim yapan çiftçi ve kooperatiflerden ürün temin edin. Mümkünse sezon aboneliğine geçin (Örneğin Ankara'da Güneşköy Kooperatifinin haftalık sebze kutusu uygulaması: www.guneskoy.org.tr)
  • Aracısız doğal ürün organizasyonlarına katılın ve etkin rol alın. Örneğin Ankara'daki Doğal Besin, Bilinçli, Beslenme grubu (http://groups.google.com.tr/group/dogal-bilincli-beslenme). Mutfak girdilerininizi olabildiğince bu tür organizasyonlardan sağlayın. Böylece güvenilir çiftçilerden toplu siparişler yapabilir, gerektiğinde çiftliklere ziyaretler gerçekletirebilirsiniz. Hem siz sağlıklı beslenmiş, hem de doğa dostu tarım uygulamalarını desteklemiş olursunuz.
  • Doğal (organik, ekolojik ya da güvenilir) ürünlere erişimde belirli bir maliyet artışını göze alın. Önceliklerinizi belirleyin ve bazılarını değiştirmeye hazır olun.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Kardeş Bitkiler'de yazdan bu yana ...

Blog'umuzda Temmuz'dan beri hareket olmayınca, dostlar artık "neler oluyor" diye sormaya ve bizi dürtmeye başladılar. Çeşitli işlerden zaman bulup birkaç kez klavyenin başına oturmuş olmakla birlikte bir türlü sonunu getirememiştim, şimdi artık vaktidir...

Yazı bitirdik, bahçemizde bir şey bırakmadık. Güz sebzeleri ekecek zaman ve güç de bulamadık, ama bugün Keleş Dayı'nın bahçesine çavdar, buğday (iki çeşit), arpa (iki çeşit), ve deneme amaçlı az miktar burçak ve acı bakla ektik. Böylece tarlanın yarısına yakınını da sürmüş olduk. Önümüzdeki haftalarda, eğer yağmur yağmaz ise, tarlanın geri kalanını da sürüp bahara hazırlayacağız. Gönül istiyor ki bahçeyi sürekli ekili halde tutup doğal humus oluşumu yoluyla toprağı zenginleştirelim ve sürmeye gerek bırakmayalım, ama bu zaman kıtlığında şimdilik bunu yapmamız zor.

Yaz ortasından bu yana Kardeş Bitkiler topluluğu olarak farklı gelişmeler yaşadık ve çeşitli girişimlere yelken açtık. Bunlardan az sonra bahsedeceğim; şimdi kaldığımız yerden devam edelim. Temmuz'un ikinci yarısından sonra bahçede çok işimiz olmadı. Çok şey ekmiştik, ama ne ektiysek onu biçemedik. Yine de pembe domateslerimizi yetiştirmeyi ve yemeyi başardık. Yanı başlarındaki 'kardeş'leri aynısafa çiçeklerinin desteğiyle, olumsuz şartlara ve az sulanmalarına karşın oldukça sağlıklı kaldılar. Tabi ki inanılmaz lezzetlilerdi. Domates dışında mürdümük, maydanoz, , az miktarda mısır ve çörekotu da toplayabildik. Tabi ki bir de merhem yapımında kullandığımız aynısafalar.

Pembe domateslerimiz:





Bir kısmını, kunduz mudur sincap mıdır her neyse o hayvandan kurtarabildiğimiz mısırlarımız ve onlardan faydalanmanın bir örneği:





Hatice Yenge'nin soğan ve sarımsakları:



Susuzluktan olsa gerek pek güdük kalmış olan yerelmaları (Ekim ortası):



Bir önceki yazımızda bahsetmeye fırsat bulamadığımız bir Kiraz Festivali'miz vardı. Gündönümü'nde; Haziran 21'de, Ankara'daki agaclar.net halkının bir kısmının katılımıyla soluğu Keleş Dayı'nın bahçesinde aldık. Ne zor imiş kiraz toplaması! Yaklaşık 30 kişi üç kiraz ağacına saatlerce dadandık, kirazların yarısını bile toplayamadık. Aramızda en başarılısı Chris'ti, kendisi dışında 4-5 kişi için kiraz topladı.





O gün çoluk çocuk, torun tosbağa oradaydık:,



26 Temmuz'da Yeşilöz'de iki dostumuzla buluştuk: Doğa Derneği'nden (www.dogadernegi.org) Güven ve Yabanıl grubundan (www.yabanıl.net) Elfun. Kendileri için bile sürpriz olan bir doğa tatilinin ardından, bizleri görmek için Ankara'ya gelme inceliği göstermişlerdi. Sabah biz Ankara'dan Memet, ben, Nihal ve çocuklar, onlar da Beypazarı'ndan yola çıkmış, Yeşilöz Şelale'deki park yerine aynı rötarla gelip aynı saniyede yan yana giriş yapmıştık. Keleş Dayı'yla da buluşup çayımızı içerken, gün boyunca hız kesmeyecek olan bir sohbete başladık.



Güven daha önce bana Yeşilöz yakınlarında kullanamadıkları bir evleri olduğundan bahsetmiş ve orayı Kardeş Bitkiler'in kullanımına açabileceğini söylemişti. Birlikte Güdül'ün bir mahallesinde yer alan bu eve gittik. Arkasında yaklaşık 250 m2'lik bir bahçe de olan bu 'konağı' gezdik ve neler yapabileceğimizi konuştuk. Konağın (o gün değil ama başka bir zaman çektiğimiz) fotoğrafları:





9 Agustos'ta Ceyhan, Nihal, Aral ve Ilgaz, Deniz, Ülkü, Tolga, Özer ve Ali İhsan, çalışma ve konaklama üssümüz olarak kullanmayı tasarladığımız bu konağı ziyaret ettik. Güdül'ü birazcık gezdik, kahvelerinde oturduk, kahvaltı yaptık, çay içtik. Konağı gezdik, bir odasında oturup sohbet ettik, çocukları uyuttuk, Ülkü'nün önceki gün yaptığı patlıcan-biber kızatmalarını yedik. Tolga konağı mimar gözüyle taradı, eksiklerinin ve sorunlarının envanterini çıkardı. Günün sonuna doğru Memet de sürpriz konuklarımızla çıkıp geldi. Güdül'de bir başka kahvede oturup çay içtik, oradan Keleş Dayı'nın bahçesine gittik, kişniş tohumları topladık, kişniş şekeri yapabilmek istedik, domateslerimizi suladık...

Şimdilik görünen o ki, bir sonraki Kardeş Bitkiler bahçemizi bu konağın arka bahçesinde yapacağız. Bu kez baştan itibaran damlamayla sulanan, domates ve kardeşlerinin ağırlıkta olacağı bir bahçe planlıyoruz. Bakalım, hayırlısı... Güven ve Doğa Derneği'nden arkadaşları birkaç yıl önce bu bahçede sebze üretimi yapmışlar ve toprağının çok verimli olduğunu görmüşler. Ancak epey işçilik gerektireceği kesin:



Bahçe dışında bu konağı bir üretim, öğrenme ve imece mekanı haline getirme düşüncemiz de var. Dağ eriği pestilinden tarhanaya, ahşap oyuncaktan şifalı bitki özütlerine kadar envai çeşit projemiz mevcut, ne kadarını yapabileceğimizi zaman gösterecek. Tabi mahalleden komşularımızı da çalışmalara dahil etmek istiyoruz. Aşağıda Ali İhsan'ı bu çalışmaların temellerini atarken görüyorsunuz:



15 Ağustos'ta başka bir kerpiç evin, Dr. Muammer Bey'in 13 yıl önce bütünüyle doğal malzemeler kullanarak yapmış olduğu evinin çatı onarımı için Sapanlı'daydık. Fotoğraflardan da anlaşılacağı gibi iyi iş çıkardık (ama işimiz henüz bitmedi):









23 Ağustos bahçe ziyaretçilerinin dinlenme günüydü. O gün Memet'in ablası ve annesi de bizimleydi. Anne Yeşilöz'ü çok sevdi. O günden sonra Memet'in ailesinin ve bizlerin gidip geldikçe kalabileceği, Kirmir manzaralı bir de evimiz oldu Yeşilöz'de.





29-30 Ağustos haftasonu ise Kardeş Bitkiler konağında ilk gecemizi geçirdik. Gündüz ben, Evren, Tolga, Özer ve Ülkü oradaydık, Keleş Dayı da bizi yalnız bırakmadı. Cumartesi günü evi temizledik, ufak tefek eksikleri giderdik ve odamızı, soframızı hazırladık:





Akşam Keleş Dayı ile Evren gittiler, kalan dördümüz ise geç saate kadar muhabbet edip sonra yer yataklarımızda uykumuzu uyuduk. Sabah bizi çiğ yumurta ve beklemiş tavuk suyundan oluşan bir kahvaltı bekliyordu ancak biz bu beklentiyi boşa çıkararak enfes bir kahvaltı yaptık. Hemen sonrasında Tolga ve ben konağın arka cephesinde, Keleş Dayı'nın talimatlarını izleyerek, temel güçlendirme çalışması yaptık:



27 Eylül'de Keleş Dayı'nın bahçesinde bağbozumu yaptık:








17 Ekim'de, bizlere yer almasıyla (iyi meze olurmuş) birlikte her nedense arpa, şerbetçiotu ve anason yetiştirmeyi salık vermiş olan Kamuran dostumuzun da teşrifiyle, ben, Evren, Memet, Nihal, Aral, Ilgaz, Ülkü, Alihsan, Özer, yine bahçedeydik. Aşağıda bahçeden ve akşam ziyaret ettiğimiz konaktan birkaç kare var. İlk fotoğrafta, arka tarafta, bahçenin değişmez manzaralarından birini görüyorsunuz : Memet ile Keleş Dayı tamiratla uğraşıyorlar (bu kez benzinli testere):









Önümüzdeki süreçte neler yapacağız? Daha önce söylediğim gibi Kardeş Bitkiler bahçesini Güven'in Güdül'deki konağına taşıyıp, konağı ayrıca bir deneyim ve üretim merkezine dönüştürmek istiyoruz. Keleş Dayı'nın bahçesiniise ağırlıklı olarak kuru tarım için değerlendireceğiz; buğay, arpa, çavdar, yulaf, nohut, mercimek, mürdümük, keten, vs. Bir de geçen sene biraz ihmal ettiğimiz kiraz, elma ve üzümlerin bakımına odaklanacağız.

Yakın zaman önce bir de Aracısız Doğal Ürün girişimi başlattık. Bu kapsamda, doğal ve sağlıklı ürünlerin üreticiden kullanıcıya doğrudan ulaşmasına destek olmak isgtitoruz. Daha doğrusu, bu konuda bilinçli lan insanların kendi arasında organize olarak doğal ürünlere erişimdeki aracılığı ortadan kaldırmasına yönelik bir girişim. http://groups.google.com.tr/group/dogal-bilincli-beslenme adresinde bir e-grup olarak örgütlenen bu harekete katılan herkes, ürünlerin siparişi, nakliyesi ve dağıtımı konulareında sorumluluk alarak birbirine yardımcı oluyor. İlk aşamada Antalya-Elmalı'da ekolojik tarım yapan çifti dostumuz Serdar Tanal'dan 30 kişilik bir toplu sipariş yaptık. Sonra bu ağa Elmadağ-Karacaahasan'dan meyve üreticisi Talat Akıllılar ve Urla'da zeytin bahçeleri bulunan, ailesiyle birlikte geleneksel yöntemlerle zeytinyağı üreten Sibel Yazgan da katıldı. Şimdilerde Samsun'da doğal tarımla üretilen bir pirinç için siparişler alınıyor. Sürecin nasıl işleyeceği grup üyelerinin birbirine vereceği destekle belirlenecek...

Geçtiğimiz üç-dört ayda ortaya çıkan bir gelişme de Kardeş Bitkiler olarak ufaktan da olsa doğal ürün üretimine başlamamız oldu. Önce aynısafa merhemi yaptık, ardından ODTÜ kampüsünün trafikten uzak yerlerinden ve Keleş Dayı'nın bahçesinden toplanmış elmalarla elma sirkesi yaptık. Dağ eriğinden ekşi pestil denememiz oldu, başarıyla sonuçlandı. Yaptığımız elma sirkesini kullanarak zencefil, sarımsak, soğan, acı biber ve çemen içeren bir kış iksiri hazırladık. Ayrancı Organik Pazarı'ndan aldığımız ısırganla ısırgan özütü, kendi topladığımız kuşburnuyla da kuşburnu özütü yapmak için bunları aklol-su karışımına yatırdık. Ayrıca bir zencefil+sarımsak özütü yapıyoruz ve bundan homeopatik D1 çözeltisi yapmayı umuyoruz. Memet'in Kalecik'ten getirdiği üzümlerle kırmızı şarap yaptık, yakında hazır olacak. Yine kısa süre sonra yaklaşık 8 litre atkestanesi yağımız olacak. Bu ürünlerimizi (şarap dışında) aracısız doğal ürün girişimi kapsamında, Kardeş Bitkiler çalışmalarımızı desteklemek isteyenlere bağış karşılığı, edinmek isteyip de meteliksiz olanlara ise ücretsiz vermeyi düşünüyoruz.

22 Temmuz 2009 Çarşamba

Kardeş Bitkiler Bahçesi - Yaz Ortası Raporu

Bugün 22 Temmuz. Bahçeye en son ziyaretimizi 19 Temmuz Pazar günü yaptık.

Hikayemize kaldığımız yerden devam edersek; Haziran başında bahçe işlerine devam etme noktasında küçük bir kriz yaşamıştık. Keleş Dayı'nın ve Hatice Yenge'nin hastalıkları, sonrasında Ankara dışına çocuklarının yanına gitmeleri nedeniyle bakım ve sulama işlerimiz çok aksamıştı. Haftada 1 ya da 2 kez gitmek yetmiyordu, sebzelerimizi yeterince sulayamıyorduk. Bahçeye gidebildiğimiz zaman bile "salma sulama" yöntemine hakim olmadığımız için zorluk çekiyorduk. Salma sulamada arkların (su kanallarının) yapılış şekli çok önemli. Yeterince derin olmaları, köşelerin yumuşak kıvrılması vs. lazım. Bitkiler biraz geliştikten sonra arkları sıralardan biraz uzaklaştırarak bitki köklerine toprak doldurmak gerekiyor. Ayrıca her sulamada elinde bel ve kürekle suyu izlemek, gerekli olduğunda toprağı çekip çevirerek suyun akışını yönlendirmek gerekiyor. Biz bunların pratiğine hakim olmadığımız için epey bir zorluk yaşadık. Memet'in, sağından solundan yırtılan arkları onarmak için elinde bel, ter içinde oradan oraya koştururkenki halini unutmayacağım.

Bu noktada önemli bir şey öğrendik; salma sulama yöntemi, uygulamaya çalıştığımız ekolojik tarım teknikleri için de uygun değil. Nedenleri:

1) Çok fazla su kullanmak gerekiyor. Bu suyun büyük kısmı da bitkilerce kullanılamadan toprağın derinliklerine gidiyor.
2) Su aşağı süzülürken topraktaki besin maddelerini, mineralleri de alıp derinlere götürüyor, ayrıca bir ölçüde yüzey erozyonuna sebep oluyor.
3) Arkların içinde ve çevresindeki istem dışı 'sulama' nedeniyle yabani otlar güç kazanıyor.
4) Bu yabani otlarla mücadele için çapalama (makineyle ya da el ile) kaçınılmaz oluyor ve bu da toprağın verimli üst tabakasını bozuyor.
5) Arklar çok yer kapladığı için arazinin verimli kullanımını engelliyor. Sıra aralarında yardımcı bitki (canlı gübre, örtü bitksi vs.) kullanmak da mümkün olmuyor.
6) Arkların açılması, bakımı, suyun yönlendirilmesi ve yabani otlarla mücadele yoğun emek gerektiriyor.

Salma sulamanın zorluklarından yılmışken, tahmin edebileceğiniz üzere, aklımızdan "keşke damlama sulamamız olsaydı" düşüncesi geçiyordu. Gerçi bunu en başta da düşünmüştük ama paramız yoktu. Memet'in teşviki ile, denemek üzere ucuz bir sistem kurmaya karar verdik; Rüzgarlı'dan koca bir musluklu bidon, 70 metre damla sulama borusu ve meme uçları temin edip bir koşu bahçeye vardık. 13 Haziran'da, yaklaşık 30 TL'lik maliyetle aşağıda gördüğünüz sistemi kurduk:



Bu arada bazı bitkilerin diplerine, suyu daha uzun süre koruyabilmeleri için, papatya ve diğer yabani otlardan malç yaptık:



13 Haziran'da bahçemizdeki bitkilerden resimler:

Çörekotu:



Bu da bir yabani bitki. Çörekotuna çok benziyor (olasılıkla yabani bir çörekotu), ama rengi farklı ve çok daha görkemli! Ne yazık ki yabani ot kıyımı sırasında bu bitkiyi yanlışlıkla biçmiş bulundum:



Keten (az bilinen diğer adıyla, lepiska):



Bunlar da o günkü ekipten kareler:



Damlama sulama ve malç çözümleri bizi kısmen rahatlattı. En azından devam etmek için motivasyon sağladı. Bidonu öğlenden dolduruyor, akşamüstü domates ve salatalıklarımız damla damla sulanırken biz de hortumla geri kalan yerleri suluyorduk. Bir süre böyle devam ettik. Fakat Temmuz başında Keleş Dayı bahçeye döndüğünde sulama borularımızı kaldırdı, arkları bize tamir ettirdi ve kendisinin daha iyi bildiği salma sulama sistemine geri döndü!

Bu süreçte bahçemizin alt kısmında kalan birçok fide yetersiz sulamadan dolayı kurudu. Biz de görece kolay sulayabileceğimiz sıralara odaklandık. Şu an itibariyle bahçemizde iyi durumda olan ürünler şunlar: Domates (çoğu henüz yeni çiçeklendi), kişniş (çok miktarda; tohumları olgunlaşmak üzere), ayçiçeği (kocaman açtılar, Keleş Dayı olgunlaşınca kuşlardan bize bir şey kalmayacağını söylüyor), mısır (baş tutmak üzereler), balkabağı (çiçekte), maş fasülyesi (haftaya hasada hazır olur), çörekotu (yarısını hasat ettik bile), mürdümük (çoktan olgunlaşmıştı, yeni topladık), az miktarda keten (tohumların bir kısmını topladık), aynısafa (sürekli yeniden çiçek açıyor, bir kısmını toplayıp merhem yaptık). İşte 19 Temmuz resimleri:

Ayçiçeği-Günebakan-Gündöndü (nedense akşamüstüleri güneşin tersi yöne dönüyor; acaba güne değil aya mı bakıyor?):



Ayçiçeklerinin arasındaki maş fasülyeleri, diğer yanda kişniş, arada da meraklı bir çocuk:



Fideden yetiştirdiğimiz ve malçla desteklediğimiz Kalkan domatesleri. Turşuluk kıvamdalar. Diğer (tohumdan yetiştirdiğimiz domatesler) daha yeni çiçek açıyor:



Çörekotu ve keten. Kapsüller olgunlaşmış:



Alt kısımdaki domateslerimizin arasındaki maydanoz ve sağ üst kısımdaki domateslerin arasından topladığımız aynısafalar:



Bahçedeki iki kök lavantadan biri:



Mısır ve balkabak (fasülye de ekleyebilseydik "üç kızkardeşi" bir araya getirmiş olacaktık):



Bahçemizin geri kalanıyla "tam ekolojik" olduğu için övünebiliriz (maksimum biyoçeşitlilik!):



Kardeş Bitkiler bahçesindeki çalışmalarımızın en önemli kazanımlarından biri Anadolu'da unutulmaya yüz tutmuş olan kültür bitkilerinden birini, "mürdümük"ü keşfetmek oldu. Baklagillerden bir bitki olan mürdümük, içerdiği yüksek protein oranı nedeniyle değerli bir yem bitkisi. Bazı yörelerde insanlar da tüketiyor, ancak olgunlaşmış taneleri uzun süreli ve fazla yendiğinde (hem insanlarda hem hayvanlarda) bacakları etkileyen bir hsatalığa sebep oluyor. Biz bu bitkinin ekolohjik tarımda, özellikle uyguladığımız kardeş bitkiler bahçesi yönteminde değerli bir yardımcı bitki olabileceğini gördük.

1) Köklerinde havadaki azotu tutan nodüller bulunduğu için (diğer baklagiller gibi) canlı gübre işlevi görür (Mayıs başında bile biçilip olduğu yere bırakılabilir).
2) Su isteği çok azdır ve kuraklığa dayanlıklıdır.
3) Çok erken ekilir (Mart başı), çabuk gelişir (Mayıs başında çiçekteydi) ve erken hasat edilir (Haziran sonunda olgunlaşmıştı).
4) Toprağı iyi örttüğü için yabani otları büyük ölçüde engeller.

Biz Gertrud Frank'ın Companion Planting kitabındaki tavsiyeye uyarak sıra aralarına yardımcı bitki olarak ıspanak ekmiştik. Oldukça başarısız olduk. Ispanak ılıman ve serin iklimlerde kolay serpilip gelişen bir bitki, ancak Ankara koşullarında, çok iyi bakılmazsa, bir karış olmadan tohum vermeye başlıyor. Bir sonraki sefere mürdümük ve sonrasında bulursak karabuğday denemeyi düşünüyoruz.

Mürdümüğün 16 Mayıs'ta çiçekteki hali:



13 Haziran'da taze kapsüller :



19 Temmuz'da, (gecikmiş) hasattan önceki durumu. Toprağı ne kadar iyi örttüğü ve bulunduğu yerde ne kadar az yabani ot olduğu görülüyor:



Yakın çekim:



Özer kapsüllerden daneleri topluyor:



Bunlar da mürdümüğün daneleri:



----------------------------------------------------------------------------------------------