15 Haziran 2010 Salı

Nisan ile Haziran'ın arasında, Karacahasan'da

Talat Bey'in Karacahasan'daki doğal tarım ve meyve bahçesindeki gelişmelerle karşınızdayız. Aslında size Talat Bey'in bahçesinde yaptığı işleri, bütünüyle doğal bir sisteme geçmekteki azmini ve başarısını anlatmamız gerek. Bir de Hüseyin Genç dostumuzun Doğanbey ve Tatlıpınar'daki doğal tarım yöntemlerini. Ama şimdilik bunları daha sonraya bırakalım.

10 Nisan Cumartesi günü Karacahasan'daydık. Talat Bey ve ben çıkıp 15-20 civarında kavak kütüğü ile döndük. Daha önceden matkapla delip havuza atmış olduğumuz meşe ve gürgen kütüklerini, Tolga'nın maharet ve gayretiyle dibi görünmeyen havuzun dibinden çıkardık. Delikleri yine mantar miselleriyle doldurduk. Kütüklerin bir kısmını ve yeni gelen kavakları ise suda bekletmeden delip hemen doldurduk. O gün bahçede sıkı bir ekip çalışması vardı: Kütükler için bahçede iki ayrı gölge alana karıklar açtık, kütükleri oralara sapladık. Suda beklettiklerimizi üst kısma, bekletmeden aşıladıklarımızı da alt kısma koyduk.

O gün evin yakınındaki küçük bostan alanına da ekim yaptık. Çepeçevre mısır, önden arkaya doğru dereotu (Alp kardeşimizin ablasından), su teresi (Zaskia'dan, Almanya'dan, organik), ıspanak (Hamiyet'in sevgili annesinden), maydanoz (Güneşköyden), pazı (Ordu kökenli olsa gerek), 3 sıra karaca soğan (İmece'nin geçen seneden bağışı) ve 2 sıra marul (Keleş Dayı'nın bahçesinden). Büyük bostanın geniş sırasına ise dereotu ve aralarına marul ektik.

20 Nisan Salı günü yine Balaban vadisindeydik. Güneşköy'deki deneme bahçesinin başbahçıvanı Alper ile buluştuk ve Güneşköy'e yollandık. Sebebi: Zaman kıtlığından dolayı Karacahasan'daki bostanımızla yeterince ilgilenemeyeceğimizi anlayınca, elimizdeki bazı değerli tohumları orada değerlendirmek istedik. Gittik, Sinan ve Celal ile biraz sohbetin ardından hızlı bir çalışmayla Yeşilöz'ün pembe domatesinden, götü halkalı domatesinden, küpe domatesinden ve Kaş'tan gelen, Yeşilöz'de tohumlarını aldığımız yerli domatesten yaklaşık 10'ar ocak ektik. Ayrıca tomatillo, pazı, ekinezya, ürünlü kekiği, frenk kimyonu, kimyon, sarı hardal, siyah hardal, sumak ve şerbetçiotu tohumlarını ektik. Ne de olsa deneme bahçesi. Celal'e de süs kavunu ve Kırgız kavunu tohumları verdik. 

Sonra Karacahasan'daki bahçemize döndük ve su terelerinin arasına Yeşilöz'ün pembe ve götü halkalı domateslerinden, bostanın dokuzuncu sırasına ise karpuz ve sakız kabak ektik. Bir sıra boş bırakıp bir sıra da Kırıkkale kavunu ektik. Bostanın sağındaki kare alana 10 göz kabak (sarı, yemeklik kabak - Ordu), tel çitin kenarına 4 göz karışık balkabağı, daha aşağıya maydanoz, altına Güneşköy hıyar ektik, sonra 12 adet Osmanlı çileği diktik.

Elma bahçesinin kuzey tarafındaki setlere ise 3 sıra Türkmen kavunu, 4 sıra ise üç çeşit balkabağı ektik.

Şimdi sözü Cemal'e bırakıyoruz. 29 Mayıs Cumartesi günü ziyaret ettiği bahçeden bildiriyor:

Talat Bey’in bahçede biraz ot yoldum biraz çapa yaptım ve en son her iki bostanı da suladım.

Önce küçük bostandan başlayayım. Mısırlar iyi durumda, su tereleri coşmuş. Talat Bey’in eşinin tavsiyesiyle hepsini budayıp aldık, biraz acı olmakla birlikte oldukça lezzetliler. 2nci sıradaki geniş yapraklı ne bilemedim, tam ortadaki sırayı da bilemedim :). Mısırların durumu oldukça iyi görünüyor, Bulut üzerlerine yatarak birkaç tanesini öldürdü. Sonraki sırada marullar var onların da durumu oldukça iyi ve lezzetli



 











Sadece bir tane çilek meyve vermişti onu da yedim, tadı çok güzel. Diğer çilekler de iyi durumda















Bu da en gelişmiş mısırın resmi, diğerleri biraz daha küçük kalmış


 











Bunlar da mısırlar ve marullar




















Bu da sanırım kavun, emin değilim (Ceyhan'dan not: Güneşköy'den aldığımız hıyar)
 


 












Büyük bostanda oldukça fazla yabani ot vardı, hepsini temizlemek mümkün değil ama olabildiğince çapaladım. Mürdümükler çok iyi gelişmiş ve onların bulunduğu sırada yabani otlar yok denecek kadar azdı.
















Boş kalan sıralarda ise çok fazla yabani ot birikmiş ve gelişmişti. Domatesler aşırı cılız kalmış ve hiç gelişememiş. Susuzluktan olsa gerek. En iyi domatesin görüntüsü aşağıdaki gibi, (3-5cm boyunda) düşünün artık diğerlerini:













Baklalar, marullar da çok iyi gelişmişti.































Mürdümükler































Kişnişler














Bunlar hardal mıydı roka mı hatırlayamadım (Ceyhan'dan not: roka)















Talat Bey ilginç bir yöntem geliştirmiş, tırpanla otları biçerek ağaçlar için malç yapıyor, bugün oldukça yoğun çalıştı (Ceyhan'dan not: Bu onun Fukuoka tarzı doğal tarım çalışmalarının önemli br parçası. Artık bahçeyi sürmüyor; yabani otlar biraz fazla uzayınca biçip olduğu yere bırakıyor. Gerekmediği noktada bunu da yapmıyor, yabani çeşitliliği olduğu gibi bırakıyor. Böylece hem toprağı koruyup zenginleştiriyor, hem de makine ve insan gücünü ihtiyacını en aza indiriyor) Bahçenin tamamı uzun yabani otlarla örülüydü.

 















Bir de yabani bir çeşit buğday bahçesinde kendiliğinden yetişiyormuş, sanırım koyun gübresi ile gelmiş. Adını söyledi ama unuttum (Ceyhan'dan not: kunduru buğdayı). Onları biçmedi korumaya aldı.













 












Bir de günün anısına bu ardıç resmini de koyayım. Süper.















Cemal'in raporunu böylece noktaladık.

Karacahasan'a son ziyaretimiz dün (aslında saat farkıyla önceki gün: 13 Haziran) oldu. Bu kez sadece ben (Ceyhan) vardım. Ekibin geri kalanı dün Örencik köyündeki yeni arazimizin keşfinde çıkmış, bugün dinleniyorlardı.

Aşağıda Karacahasan'dan fotoğraflar var.


Talat Bey'in kirazlarını topluyoruz:















Bostandan genel görünüm: (gerçekten de böyle görünmesini istemiştik; aralardaki azman bitkiler mürdümük. Fakat sebzelerin yanıbaşındaki yabani otlarla uğraşacak vakit bulamadık henüz.)















Mürdümüğün marulla ilişkisi yapmak istediğimiz şeyi iyi örnekliyor. Mürdümük yabani otları baskılıyor, nem tutuyor, hafif gölge oluşturuyor ve bir sonraki ekim sezonu için toprağı zenginleştiriyor. Narin yapılı olduğundan yakınındaki bitkileri rahatsız da etmiyor. Aslında çiçeklenmeden hemen önce biçilip olduğu yere bıralılması daha iyi  olurdu, ama çiçekleri çok güzel! 




















Baklalar (iyi durumdalar ama kapçık vermeleri biraz gecikmiş), turp (doğru zamanda ekildiği belli), su teresi (şimdiye kadar 5-10 kez hasat edilebilirmiş, bir de gölge bulsa tam olacakmış):




















































Rokalar yine ilk sıcakla birlikte çiçeklenmiş. Demek ki sonbaharda ekmek gerek; ıspanak gibi o da kışı geçirebiliyor.




















Domateslerimiz hala küçükler. Ama iyi bakarsak geç de olsa domates yeriz.




















Bu Frenk kimyonu mu,  kişniş mi, bilmiyorum:




















Dereotları henüz yeni çıkıyorlar, ama şimdiden sonra hızla büyürler:




















Sakız kabaklar umut veriyor: 




















Pazılar beklediğimizden geç çıktılar. Ekmekte gecikmişiz. Kanımca en iyisi bunu da sonbaharda ekmek.




















Şeker pancarları fena görünmüyor. Şimdiden sonra iyi sularsak kökü de gelişir 



Yukarıdaki küçük bostan daha iyi durumda. Mısırlar büyüyor, marullar hasada hazır. Ama ıspanaklar hemen çiçeklenmiş. Soğanlar ise hiç çıkmamış:


Kuzey setlere ektiğimiz kavunlar ve kabaklar da toprak üstündeki hayatlarına başlamışlar:


Daha Güneşköy'deki "Bahçemiz"den, Alper'in deneme bahçesinden ve ayrıca Yeşilöz'deki ekinlermizden havadislerimiz olacaktı, ama bunlar artık sonraki yazıya...